TDB 11.OLAĞAN GENEL KURULU

11.OLAĞAN GENEL KURULU

BASIN METNİ

 

3-4-5 KASIM 2006

ANKARA 

2002  Genel  seçimlerinin hemen arkasından genel kurulumuzda  yaptığım konuşmada  yeni siyasi ortamın  iki duruma gebe  olduğunu ifade etmiştim. Türkiye`nin esenliğe doğru yol alabileceği ya da yeni  sorunların ve çatışmaların olabileceği. Her iki durumu 4 yıl boyunca yaşadık. Ne yazık ki TBMM deki siyasi partiler bu zaman  dilimini  istenilen verimlilikte kullanamadı. 

Çağımız bir “akıl tutulması” çağı besbelli... 

Yaşadıklarımız akıllara ziyan.. 

-  Amerika, kitle imha silahı ürettiğini bahane ederek, demokrasi getirme adına Birleşmiş Milletleri ve savaşa karşı çıkan, milyonları karşısına alarak Irak`ta insanlık dışı olan savaşı sürdürüyor.. 

-  Tarihin en eski akrabaları, amca çocukları olan Filistinli ve İsrailliler, her iki ulusun köklerinin en derinlerde buluştuğu coğrafyada, İsrailli şahinlerin birlikte yaşama kültürünü benimsememesi nedeni ile barış gerçekleşmiyor. 

-  Demokrasinin beşiği Avrupa;  demokrasi beşiğini, nağmeleri kulağa hoş gelen  ninniler eşliğinde sallıyor. Ama dikkatli dinleyince ninninin sözleri çok ta hoş gelmiyor.. Yaşlı Avrupa, içine düştüğü  sosyo -ekonomik zorlukların faturasını; ülkesinde çalışan yabancılara çıkarıyor, terörü de  bahane ederek  insan haklarını, askıya alıyor.. 

-  Çok uzaklarda ki  Çin; tüm dünya pazarını, üretim ve tüketim ilişkilerini alt üst ederek, çift kutuplu dünyanın sinyallerini veriyor.. 

Anlaşılan  o ki “Globalizm”  “Terör” “Kuzey/Güney”, “Doğu/Batı” , “Hıristiyan /Müslüman” ya da “medeniyetler çatışması” adını ne koyarsanız  koyun dünyanın paylaşım savaşının bundan böyle, daha da acımasız süreceğidir.. 

Sayın konuklar, sevgili meslektaşlarım; 

Dünyada bunlar olurken ülkemizde de yaşananlar pek de iç açıcı değil.. 

-  Bizim değerlerimizdeki ve amacımızdaki sosyal Avrupa`yı kurmak için önemli bir kavşak olan AB yolculuğu eski hızını ve heyecanını kaybetmiş görünüyor. Yapılması gereken reformlar yaklaşan cumhurbaşkanlığı, genel seçimler ve iç politik hesaplar nedeniyle sürüncemede bırakılıyor. 

-  Güneydoğu yine hareketli;  çözümsüzlükten beslenenler, yüzyıllardır bu topraklarda birlikte yaşamış ,ortak bir kültür oluşturmuş, aynı türküleri ayrı dillerde söylemiş, kız alıp kız vermiş, akraba olmuş yurttaşlarımızla bir arada yaşama olanaklarımızı ortadan kaldırmaya çalışıyor.. 

Bu niyetin,  10 yıllardır süren bir hayal olduğunu, et ve tırnak gibi birleşmiş olan insanlarımızı birbirine kimsenin düşüremeyeceğini;

Memleket isterim
Gök mavi, dal yeşil, tarla sarı olsun;
Kuşların çiçeklerin diyarı olsun.

Memleket isterim
Ne başta dert, ne gönülde hasret olsun;
Kardeş kavgasına bir nihayet olsun.

Memleket isterim

Ne zengin fakir, ne sen ben farkı olsun;

Kış günü herkesin evi barkı olsun.

Memleket isterim
Yaşamak, sevmek gibi gönülden olsun;
Olursa bir şikayet ölümden olsun... 

Diyen, ulusal şairimiz Diyarbakırlı Cahit Sıtkı Tarancı`nın dizelerindeki  gibi  birlikteliğimizi  dosta  ve düşmana göstermeliyiz.. 

-  Başta Fransa olmak üzere, tarihi  siyasi emelleri için kullanmaya çalışanlar ermeni sorununu gündeme getiriyor.. Görünen o ki, sorunu yok farz etmek çözüm değil.. Dünyada kendini iyi anlatan kazanıyor.. Biz de bıkıp usanmadan anlatmalı, arşivleri açmalı, sözlü tarihleri dinlemeli,varsa yüzleşmemiz gerekenlerle yüzleşmeli,tarihin bu dönemine ışık tutmalıyız..Ve bu coğrafyada, misakı milli sınırları içinde Türk`ü, Kürt`ü, Ermeni`si, Rum`u, Çerkez`i, Gürcü`sü, Müslüman`ı,  Hıristiyan`ı, Yahudi`si, inananı, inanmayanı ile barış içerisinde birlikte yaşamaya devam etmeliyiz. 

Sayın konuklar, sevgili meslektaşlarım; 

Ülkemizin tanıtımı için ne yaparsak yapalım hiçbiri bilimde ,sanatta , sporda kazanılan başarılar kadar yankılanmıyor.. Bayrağımızın al rengi, ülkemizin dünya üzerindeki yeri ancak o zaman görünür ve bilinir oluyor. 

Yıllarca hapislerde çürüttüğümüz, yaban ellerde sürgüne yolladığımız, şimdilerde ise siyasi olarak karşısında olanların bile şiirlerini dillerinden düşürmediği; 

“Anadolu`da  bir köy mezarlığına gömün beni
Ve de uyarına gelirse,
Tepem de bir de çınar olursa
taş  maş da istemez hani” ..

diyen 72 dilde şiirleri okunan Nazım Hikmet`ten  onur duyduğumuz gibi, siyasi değerlendirmelerine katılmasak bile Türkçe yazan, Türkçenin, Türk romancılığının ve Türkiye`nin dünyada bilinmesini sağlayan Orhan Pamuk`un, Nobel`i ülkemize getirmiş olmasından da hepimiz onur duymalıyız.

Ülkemizde dinsel, siyasal ve toplumsal irtica giderek yükseliyor. Laiklik  tartışmaları;    gündemimizi daha çok işgal  ederek,ettirilerek toplumsal ve siyasal yaşamımızı geriyor. Demokrasiyi sadece din özgürlüğü olarak algılayanlar laiklik kavramının yeniden tartışılmasını isteyerek ateşin üzerine körükle gidiyor.

Herkesin, birbirinin yaşam alanına, yaşam tarzına, inancına, inançsızlığına; gizli ve açık hiç bir baskı yapmadan sadece insan hak ve özgürlükleri bağlamında bakmasını sağlayarak,  laiklik tartışmalarını bugünün ve yarının sorunu olmaktan çıkarmalıyız...

Sayın konuklar, değerli meslektaşlarım;

Dünyada ve ülkemizdeki genel sorunları sizlerle paylaşmaya çalıştım. Özel alanımız olan sağlık hizmetlerinde neler yaşandığını da paylaşmak istiyorum.

-  Aile hekimliği pilot yasasında dişhekimliği hizmetleri ile ilgili düzenleme yer aldı.

-  Tıp, eczacılık ve Diş hekimliği fakülteleri açılmaya devam ediyor. En son Gaziantep Üniversitesi Diş hekimliği fakültesinin kurulmasına karar verildi.

-  Yabancı hekimlerin Türkiye`de çalışmasına yönelik düzenlemeler yapıldı.

-  Kamuda diş hekimliği istihdamı artarken, merkezdeki kurumların fiziki ve teknolojik koşulları iyileştirildi. Ve diş hekimlerinin yoğun olduğu şehirlerde yeni ağız diş sağlığı merkezleri açıldı.

-  Sağlık harcamalarının artması nedeni ile değişik yöntemlerle kısıtlamalara gidildi.

-  Sahte diş hekimlerine verilen hapis cezası düşürülmek istendi.

-  Cumhurbaşkanının bazı maddelerine itiraz ettiği Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası yasası bu yılın haziran ayında kabul edildi.

İki yıl süresince yapılan uygulamalar ve düzenlemelerin bir kısmını ifade ettim. Yapılan uygulamaların ve düzenlemelerin hepsini tümden olumlu bulmak ya da olumsuzlamak doğru değil.

Tam iki yıl önce kasım ayında aile hekimliği pilot yasasına;  milletvekili meslektaşlarımızın büyük çabaları ile diş hekimliği hizmetlerine yönelik düzenleme yapılması için bir madde koydurmayı başardık. Amacımız; kamunun özelden hizmet satın almasında yaşanacak sorunları pilot uygulamada görüp gerekli önlemlerin alınmasını sağlamaktı. Ancak tüm girişimlerimize karşın Sağlık Bakanlığı uygulamayı yapmadı.

Şimdi sayın yetkililer; GSS ile başlayacakları uygulamada ne tür sorunlar yaşanabilir, bu sorunların yaratacağı mali külfet, sistemin kayıt altına alınmasındaki sorunlar neler olacak, ne yapmamız gerekir diye yoğun bir tartışma içerisinde kara kara düşünüyorlar.

Sağlık hizmetlerinde, ihtiyaç ve talebi belirlemeden;  var olan insan gücünün verimli kullanımını organize etmeden en basitinden dengeli coğrafik dağılımı yapmadan, yeni diş hekimliği fakülteleri açmak, AB mevzuatını ve serbest dolaşımı gerekçe göstererek yabancı hekimlerin Türkiye`de çalışmasına yönelik yasa çıkarmak en hafif deyimi ile siyasi körlüktür.

Dişhekimliği hizmetlerinin kamu kuruluşlarında çalışan meslektaşlarımız tarafından daha nitelikli olarak sunulması ve vatandaşın hizmete ulaşmasının kolaylaştırılması doğru bir yaklaşımdır. Ancak;  bir çok ilçe ve belde de özel ve kamu da çalışan diş hekimi bulunmazken istihdamın özel ve kamuda diş hekimlerinin yoğun olduğu merkezi yerleşim yerlerine yapılmasının haklı gerekçesi yoktur.

İMF nin, sağlık harcamalarının artmasına karşı çıkmasını anlayabiliyoruz. Çünkü o, sosyal devletin  yok edilmesini amaçlıyor. Sağlığın piyasa koşullarına terk edilmesini istiyor.

Yeşil kart ve SSK mensuplarının; sağlık hizmetlerine ve ilaca erişiminin  kolaylaştırılmasının  ve de   tıp hizmetlerinin özel sağlık kuruluşlarından  alınmasının sağlık harcamalarını arttırdığı bir gerçektir.  Ancak kamu ve özel sağlık kuruluşlarında verilen hizmetin niteliğinin sorgulanmaması,  merkezi mali ve tıbbi kontrol sisteminin kurulmaması gereksiz harcamaların ve maliyetlerin ayrıca  artmasına yol açmıştır. Öngörülen bütçe dışına çıkılınca da  alelacele  genelgelerle sorunlar çözülmeye çalışılmıştır.

Sayın konuklar, Sevgili meslektaşlar;

Yaşamda hiçbir şey ak ya da kara değildir.  Kimileri, yaşamın  her alanının çoğulcul olduğunu  ifade etmek için  bu durumu, bu renkliliği ebruli olarak ifade etti. Biz de yaşama  bu gözle baktık.  Sosyal ve siyasal yaşamı bu anlayışla analiz ettik ve meslek politikalarımızı bu anlayışla  gerçekleştirmeye çalıştık.

İki yıl boyunca Türk Diş hekimleri Birliği olarak;

“Politikalarını sadece doktrinler üzerinden oluşturan, hayattan beslenmeyen  düşüncelerin;  değişimi gerçekleştiremeyeceğini”

"Siyasette yenilenmenin, fikri fosilleşmeye karşı çıkmak olduğunu”

“Tüm zamanlar için geçerli olan bir öğretinin olmadığını. Tek geçerli öğretinin, yaşamın dinamikliği ve değişimin kaçınılmaz olduğunu”

“Meslek kuruluşlarının, sistemin aykırı sesi ve rengi olduğunu, sadece muhalefet etme odaklı bir yaklaşım değil, taraflarla  temel ilkelerden  ödün vermeden, sorunları paylaşma ve çözüm önerileri  üretme anlayışının doğru olduğunu”

“İstişare, meşveret, müzakere,empati,diyalog adı ne olursa olsun bu anlayışın  değişme ve değiştirmenin, etkileme ve etkilenmenin, anlama ve anlatabilmenin  tek yolu olduğunu”

Bilerek ve içselleştirerek  meslek politikamızı uygulamaya çalıştık.

Sayın konuklar, sevgili meslektaşlarım;

Başarmak ve değiştirmek,  bireylerin ve toplumların  isteğine bağlıdır. Elini taşın altına sokmaktan kaçınmamak ve taş üstüne taş koyma inancı ve sabrını göstermek,  gerçekleşebilir olanı aramak ve gerçekleşebilir olanın sınırlarını genişletmek kararlılığında olmalıyız..

Sivas katliamında yaşamını yitiren şair Dr. Behçet Aysan`ın;

on beş yıl önce
o yalnız nar ağacının dibinde
oturup geleceği konuştuğumuz
çocuklar yok şimdi

bir çoğu başka sokaklarda
yürümekteler

on beş yıl sonra
o yalnız nar ağacının dibinde
oturup düşündüm bunları

Saçlarımıza aklar düşüren
zor günleri

kenar mahalleleri
bebek ölüm hızını, çocuk işçileri

biliyorum
bir başka nar ağacının dibinde yine

bir başka
çocuklar

Türkiye`yi konuşacaklar

dizelerindeki gibi,  “Değişimin” zor ve sancılı olduğunu bilerek konuşmak, sabırla anlatmak ve sorunlarımızı sahiplenmek zorundayız.

Bugünkü siyaset yapma tarzı sürerse 2007 yılında yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimi, genel seçim ve AB sürecinin ciddi sorunlar yaratacağı sağır sultanlar tarafından da  ifade ediliyor. Bunun ülkemize yataracağı tahribatı görerek siyasetçilerin akli selim davranması gerekiyor.

Bizleri zor günlerin beklediğini biliyorum. Dünyada ve ülkemizde daha  sıkıntılı günlerin yaşanacağını da biliyorum. Ama insanın özgürleşme, paylaşma ve dayanışma  uğraşısının   dün olduğu gibi bugün de süreceğini bu  ütopyaya er ya da geç erişileceğine  göklerin ve denizlerin mavi olduğunu bildiğim gibi biliyor ve inanıyorum.

Bu duygu ve düşüncelerle iki yıl boyunca  bizlere desteklerini esirgemeyen  diş hekimi milletvekillerimize, emeğin hakkını korumak için birlikte mücadele ettiğimiz emek platformu bileşenlerine ve   resmi kurumlardaki ilişkilerimizde kolaylaştırıcı olan  meslektaşlarımıza teşekkür ediyor 11.Olağan Genel Kurulumuzun başarılı geçmesini diliyor,  sevgi ve saygılarımı sunuyorum.


Celal Korkut YILDIRIM
Türk Dişhekimleri Birliği
Genel Başkanı