22 KASIM DİŞHEKİMLİĞİ GÜNÜ

Bilimsel dişhekimliği eğitiminin başladığı tarihin 22 Kasım 1908 olması nedeniyle, 22 Kasımı içine alan hafta; “Dişhekimliği Haftası” olarak  kutlanmaktadır.  

Bu hafta nedeniyle, toplumdaki ağız ve diş sağlığı bilincinin yükseltilmesi ve ayrıca dişhekimliği hizmetlerine ilişkin kamu oyu oluşturma anlamında geleneksel hale gelen basın açıklamasında bu defa; SSK Hastanelerinin Sağlık Bakanlığı’na devri, Aile Hekimliği Pilot Uygulaması Hakkında Kanun ve Genel Sağlık Sigortası Yasa Tasarısı Hazırlıkları  hakkındaki görüşlerimize yer verilmiştir.

 

SSK HASTANELERİNİN SAĞLIK BAKANLIĞI’NA DEVRİ DOĞRU MUDUR? 

Türk Dişhekimleri Birliği ve Dişhekimleri Odaları olgulara bakışını hiç bir zaman iktidardaki partilere göre belirlememiştir. Kendi ilkeleri ve doğruları üzerinde tavrını koymuş ve gerektiğinde yaklaşımlarını her zaman sorgulamıştır.

SSK Hastanelerinin  Sağlık Bakanlığına  devredilmesi kararı ilkesel olarak doğrudur.
Burada  önemli olan;  SSK hastanelerinin veya başka bir sağlık kurumunun  hangi kuruma  devredilmesi değil; önemli olan sağlık hizmetlerindeki çok başlılığın nasıl ortadan kaldırılacağıdır.

Hiçbir gelişmiş ve çağdaş ülke sağlık  hizmetlerinde,  ülkemizdeki gibi çok başlılık yoktur. Ülkemizde Sağlık Bakanlığı, SKK, Belediyeler, bazı bakanlıklar (Milli Eğitim Bakanlığı,Ulaştırma Bakanlığı v.b), KİT lerin sağlık kuruluşları, Askeri hastaneler v.d gibi   kamu sağlık kurumları ayrı örgütlenmeler ile  sağlık hizmeti vermektedirler.

Neredeyse her resmi yapı; kendi  mensuplarına yönelik  sağlık hizmeti vermek için  sağlık kurumu açmaya başladı.

Bu kurumların hiç bir şekilde birbirleri ile bir koordinasyonu bulunmamaktadır. Örneğin; devlet hastanelerinde bir alanda bir kaç uzman hekim bulunurken hemen yakınındaki SSK’nın hastanelerinde o alanda hiç bir hekim bulunmamaktadır. Bu örnekler diğer  sağlık meslek grupları için de geçerlidir.

Çok başlılığın hizmet alanlar arasında farklılık yarattığı da ortadadır. Verilere göre  Emekli Sandığı mensuplarının sağlık harcamaları SSK mensuplarından yaklaşık 6 kat daha fazladır. Benzer durum Bağ Kur Üyeleri içinde geçerlidir. Bu durum;  sağlık hizmetlerinin herkese eşit ve ulaşılabilir olması ilkesine de aykırıdır.

Çok başlılığın gereksiz  harcamalara neden olduğu da herkes tarafından  bilinmektedir. Devlet ve SSK hastanelerinin doluluk oranları ile polikliniklerdeki hasta yoğunlukları bunun  örneklerini oluşturmaktadır.

SSK hastanelerinin Sağlık Bakanlığı’na devrinin  ilkesel olarak doğru olması ile bunun nasıl gerçekleştireleceği ve ardından hükümetin politik olarak neyi amaçladığı konuları birbirine karıştırılmamalıdır.

SSK hastaneleri ve SSK’nın diğer birikimlerinin nasıl değerlendirileceği bir sorudur. Bu sorunun cevabı bizim açımızdan  net ve açıktır.

SSK hastanelerini birikimleri ile  yaratan; işçi ve işveren kuruluşları bu süreçte söz ve karar mekanizmaları içerisinde yer almalıdır.

Ayrıca oluşacak yeni yapıda mutlaka ama mutlaka hizmet sunucularının, hizmet alanların temsilcileri olan meslek kuruluşları, sendikalar ve diğer ilgili sivil toplum örgütlerinin  yetkilileri de yer almalıdır. 

AKP iktidarının  ve başka bir iktidarın sağlık hizmetlerini özelleştirme  girişimleri hiç bir zaman kabul edilemez. Sağlık hizmetlerinin ticari bir meta anlayışına göre organize edilmesi; var olan sağlık sorunlarını çözmenin ötesinde sağlık hizmetlerinin maliyetini daha da arttırarak işin içerisinden çıkılmaz hale getirecektir.

Bu anlam da sağlık hizmetleri tüm yurttaşlara eşit, ulaşılabilir bir şekilde verilebilmesi için yeni bir organizasyon yapılmalı ve devlet bu yapılanma için gerekli olan kaynağı  olanaklarının son noktasına kadar kullanmalıdır.

Burada bir konunun üzerinde ayrıca durmak istiyoruz. Sağlık hizmetlerinin özelleştirilmesi ile sağlık hizmetlerinin özel sağlık kuruluşlarından satın alınması birbirine karıştırılmamalıdır.

 

 

DİŞHEKİMLİĞİ HİZMETLERİ

ÖZEL ÇALIŞAN DİŞHEKİMLERİNDEN DE ALINMALIDIR 

Türk Dişhekimleri Birliği ve Dişhekimleri Odaları olarak  yıllardır dişhekimliği hizmetlerinin  özel çalışan dişhekimlerinden alınmasının  gerekliliğini ifade ediyor.

Bu yaklaşımımızın sağlık hizmetlerinin özelleştirlmesi ile hiç bir ortak yanı yoktur.

Burada önemli olan devletin; tüm bireylerin sağlık hizmetlerini eşit bir şekilde alabilmesinin koşullarını sağlamasıdır. Sağlık hizmetlerine ulaşılabilirliğin yegane yolu  resmi sağlık kuruluşları olmamalıdır. Bu yaklaşım Türkiye gerçekleri ve özellikle dişhekimliği hizmetlerinin  durumu ile örtüşmemektedir.

İster kamu ister özel alanda  hizmet sunumunda bulunan  kişi ve kurumlar  bu ülkenin kaynaklarıdır. Özel ve resmi kurumlarda hizmet sunumunda bulunan sağlık çalışanları birbirlerini yok etmeden daha kaliteli ve nitelikli hizmet vermek için çaba göstermelidir.

Yıllardır işçisinden, memurundan, serbest çalışanından sağlık primi yada kesintisi alan devletin dişhekimliği hizmeti verir gibi yapıp dişhekimliği hizmeti vermediği herkes tarafından bilinmektedir.

Özel çalışan dişhekimlerinin hastalarının %80’ni sosyal güvenlik sistemi içerisindedir. Ancak bu insanlar kamu kuruluşlarından hizmet alamadıkları için ayrıca ceplerinden para ödeyerek dişhekimliği hizmetini almaktadırlar. Bu olumsuzluk iki  türlü giderilebilir.

1. Kamu kuruluşlarına dişhekimi istihdam ederek
2. Dişhekimliği hizmetlerini dışarıdan satın alarak.

Türk Dişhekimleri Birliği bu iki alternatifin aynı zamanda uygulanması gerektiğini ifade etmektedir. Türk Dişhekimleri Birliği bu yaklaşımını dile getirirken bazı ön koşulların yerine getirilmesi gerektiğinin altını çizmektedir.

Bunlardan birincisi;  “Toplum ağız-diş sağlığı eğitimi  ve koruyucu uygulamalar” projesinin mutlaka uygulanmasıdır. İkincisi ise; Kamu Sigorta sistemi yada devlet tarafından verilecek yada satın alınacak  dişhekimliği hizmetlerinde öncelikli grupların (yaş, hastalık v.b gibi) ve öncelikli tedavilerin belirlenmesidir.

 

AİLE HEKİMLİĞİ  İLE İLGİLİ  PİLOT UYGULAMA ÇALIŞMALARINDA DİŞHEKİMLİĞİ HİZMETLERİ DE YER ALMALIDIR 

Sağlık Bakanlığı’nın  aile hekimliği  ile ilgili  pilot uygulama çalışmalarında mutlaka dişhekimliği hizmetleri de yer almalıdır. Pilot uygulamada nelerin eksik, yanlış yada doğru yapıldığı görülüp dişhekimliği hizmetlerinin sunumunun nasıl olması gerektiğine karar verilmelidir.

“Vatandaş dişsiz, diş hekimi işsiz” deyişi artık son bulmalıdır. Türkiyede dişhekimliği hizmetleri AB ve diğer gelişmiş ülke dişhekimliği hizmetlerini aratmayacak kalitededir.  Ancak insanlarımızın  ağız ve diş sağlığı üçüncü dünya ülke insanları ile aynı seviyededir.

İnsanlarımızın  diş sağlığının  neden bu kadar bozuk olduğu sorgulanmalıdır.

Türkiye  halkı  AB ülke  vadandaşlarının sahip olduğu ağız ve diş sağlığı düzeyine en kısa zamanda ulaşmalıdır.
  

Celal Korkut YILDIRIM
Türk Dişhekimleri Birliği
Genel Başkanı